Yola







Uzakları yakın etmeye gücü yetmiyor artık şehrin.  


Önce elleri sonra evleri ayrılır yolu gurbete düşenlerin. Ayrılığın ilk habercisi olan eller kenetlenirken hem hiçbir zaman birbirlerinden kopmayacaklarının sözünü hem de uzun bir süre kavuşamayacaklarının haberini verir. Ev en çok o gün annedir. Pencereden esen rüzgâr, karşı evin damından uçan kuş sanki gidene kendini hatırlatmak ister. Giderken hüznün ya da mutluluğun büyüklüğünden bağımsız gözyaşları bir nehrin en coşkun zamanı gibidir, orantısızdır kucaklaşmalar. Neyi severse bez torbanın içinde, neye ihtiyaç duyacaksa bavulun içindedir. Bir tek kendini sığdıramadığını, bir tek kendine yer kalmadığını düşünür arkada kalanlar. Ayrılırken sırtını sıvazlayanlar tüm yükü almak isterler o omuzlardan ve dile dökülemese de göz göze gelindiğinde söylenmek istenen bellidir, gün aynı pencereye doğmasa da artık yaslandığın dağ bellidir.  


Yol, bilinmezin de ötesinde bir buruk köprüdür gidene. Nereye gidildiği fark etmeksizin insan yalnızlığının bekçisi olmaya söz verir içten içe. Elleri soğuk, omuzları çökük, gözleri donuktur. Gözünü kapatınca geride kalanların yüzü gelir gözünün önüne, yürüdüğü sokak, büyüdüğü ev gelir. İnsan böyle zamanlarda türküleşir, türkü böyle zamanlarda insanın en kadim dostu olduğu gerçeğini vurur yüzlere. İnsan bir kez düştü mü gurbete artık biraz Neşet, biraz Mahzuni, biraz da Veysel’dir. Yola düşene biraz hayret biraz da umut bırakılır varınca hemen bitmesin bir süre idare etsin diye. Halbuki türküde de söylendiği gibi insanın yolu hiç bitmez, en nihayetinde bizler hep yolcuyuz böyle gelir gideriz. 


Ülkenin en batısından en doğusuna gitmek bin beş yüz altmış beş kilometredir. Bir gönülden diğerine gitmek ise bilmeyene sonu olmayan dik bir yokuş... İnsan, yalnızca emanet diye etten kemikten bir beden taşımaz ömür boyu; yüzler taşır, hisler taşır ve sözler taşır. Adım atar yük alır, nefes verir yük alır. Yolların uzamasına tahammül eder de gönüller uzaklaştı mı bir kere aldığı yükü taşıyamaz, yoluna bakamaz olur. Gönüller arası yolculuklar şehirler arası yolculuklar olur gurbettekiler için. Zaman olur, uzakları yakın etmeye gücü yetmez şehrin. Kapılar kapanır söner ocaklar, insanın yola çıktığı yer zamanla silinir haritasından. Duraklar arasında bir durak, şehirler içinde bir küçük evdir bundan böyle. Gün aynı pencereye de doğsa da sırtını yasladığı dağ uzaktan bir seraptır artık. O an insan bir türkü olur dolaşır yüzlerce insanın arasında. Her duyulan sözde her bakılan yüzde aynı soru kalır akıllarda, sen beni gönlümce mutlu mu sandın ömrümü boş yere çalan dünyada? 



Buse Elif Özçırpıcı

Yorumlar

Popüler Yayınlar