Asude
Modernite dediğimiz kavramın iliklerimize kadar işleyeceği dönemin son asude çocuklarıydık biz.
Misketlerdi cebimizden düşen ve elimizde katkı maddesinin henüz o kadar da tartışılmadığı bir döneme ait olan elma şekeri.
Koşarken yollarda öyle umursamaz, hiç düşünmezdik kaybetmenin kötülüğünü.
Hepimizin anlamakta ve anlaşılmakta ne kadar da güçlük çektiği bir çağ değil mi şu içinde debelendiğimiz?
Renklerimiz, fikirlerimiz ve benliğimiz...
Pasifik’te tek başına bir sandalda kürek çeken denizciler gibiyiz her birimiz.
Tüm berraklığıyla çepeçevre kuşatılmışız dünya tarafından ve buna rağmen durmaya, dinlemeye vaktimiz yok.
Eskisi gibi coşkulu değil belki müzik ve toplamıyor çevresine insanları akın akın ama hala duyuyor gibi değil miyiz ritmi?
Hepimizin dilinde nakarat kısmı ve alkış tutmaya meyilli bekliyor gibiyiz.
Eski kalabalıklar, uzun ömürlü dostluklar ve on iki kişilik masalar...
Tüm düzene inat yeri geldiğinde tabureler konurdu on iki kişilik masanın dört kenarına ve yetirmeye çalışırdık herkesi bir yere.
Şimdilerde can sıkan durumlardan biridir masanın hali.
On ikiden sekize, sekizden dörde düştüğü gibi dördün içinde de iki kişilik yalnızlığı barındırır.
Hâlbuki ne gariptir yalnızlık denen şey?
Biz ki yüzlerce kişiyle bayram yapan, asker uğurlayan, gelin getiren...
Şimdilerde yüz kırk karakterin arasında soluk alıp veriyor tüm duygularımız, arzularımız ve sığmadığı için vazgeçtiğimiz her kelime dünyamızdan bir şeyleri de alıp götürüyor nihayetinde.
Modern dünyaya sığdıramadığımız, bize ait olan her “şey” anlamını kaybediyor ve geleneksel dünyada incelenmek için tozlu raflara kalkıyor.
Limansa şu üstünde durduğumuz ve arkasından köpükler çıkara çıkara giden şu gemi bizim ardından el sallamaktan yorulduğumuz gemi ise uzaklaşanlar belki de yüreğimizden söküp aldıklarımız ve oraya koyduklarımızdan ibaret değildir sadece.
Modern dünyanın yüz kırk karakteriyiz biz, kalıplara sokamadığımız her “şey” vedaya mecbur kıldı bizi.
Dönemin son asude çocuklarıydık biz, şimdilerde üç bilinmeyene evirildik.
Buse Elif Özçırpıcı
Yorumlar
Eskiler ve şimdiler ve de sonrakiler arasında ne fark var ki..En fazla limana gelip gidenler artmaz mı? Kalbimizin neyi nasıl gördüğüdür bence ruhumuzu sıkan veya ferahlatan. Tercihlerimizdir bizi şekillendiren. Öyle geliyor ki modern veya geleneksel ancak bir zihin sınırlaması olmalı..
Saygılar..
Kötümser değilim tabii ki de. Sadece o şekerin tadını aldım, o çiçeği kopardım ve o yaprağa bastım. Yaşadığım şeylerden daha fazlasına hayret edemeyeceğim korkusundayım ve tabii ki yanılmak istiyorum.
Amin Maalouf der ki "Hem zaten geleceği kuran, geçmişe dönük özlemlerimiz değil de nedir?"
Sevgiler,